12 Nisan 2010 Pazartesi

SİSLER ARASINDA


Gerçek nedir? Gerçek neye göre kim e göre hesaplanır, ölçülüp biçilir ? İdeal olan mı aslında gerçek olan yoksa reel dediğimiz mi gerçeğin kendisi ? Gerçeğin gerçekten gerçek olduğuna kim karar veriyor? Yaşıyor muyum yoksa bir karakter miyim bu dünya da ? Düşündüklerim gerçekten benim beynimden geçenler mi yoksa beynimden geçirtilmiş düşüncelerle kandırılıyor muyum ? Descartes’ in “Düşünüyorum öyleyse varım” sözüne inanmam mı gerekiyor ? Peki inanç nedir neye inanmak gerekir bu duygunun kaynağı nereden geliyor içime ? Bu beden aslında benim mi ruh diye bir şey var mı ? ve daha nice nice sorular geliyor aklıma tek bir soru sormak yeterli aslında geriden gelen her soru onun cevabından türüyor aklımda. Miguel De Unamuno’nun Sis kitabını okurken bir çok soru geçti aklımdan sorgulayıcı kendini, çevreni sorgulatıcı bir çok şey var içerisinde ancak görebilene münasır şekliyle. Kitap insana varlığını, inancını, düşüncesini, tanrıyı, bedenini, gerçeği sorgulatıyor.
Unamuno kitabında bir çok şeyi kendince sorgularken bizede sorgulatıyor bunlardan biriside nasıl bir yaşam sürdürdüğümüz üzerine. Bir anlamı var mı yaşamamızın bir çaba içerisindemiyiz yaşam adına bizlere bunu sorgulatırken aynı zamanda da kendisi de sorguluyor ve bunu Augusto karakteri üzerinden yapıyor. Augusto içerisine kapanık bir yaşam sürmekteyken onun yaşamının ne kadar boş oldugunu farkettiren bir sülüetin ardından kendisini ve yaşamının farkına varmasıyla herşeyi sorgulamaya başlıyor. Hiçlik duygularına bürünmüş yaşarken kendini sorgulamaya düşüncelerine ters düşenlerle yüzleşiyor
Şimdi ise hem kitaptan bahsedelim hem sorgulıyalım kendimizi.Kitabın esas vurgulamak istediği noktalardan birisi olan varlığımızla olan varlık felsefesine biraz girmek istiyorum. Varlık felsefesi nedir kitapta nasıl vurgulanmıştır gibi.
Varlık felsefesinin temel konusu varlıktır. Aynı zamanda da bilimin de temel konusudur. Descartesi’in varlık felsefesi üzerine olan düşüncesinde nesneler dünyasının varlığından şüphe ettiğini biliyoruz. Descartes’in sonuçta kendisinden emin olduğu şey, şüphe eden bir varlık olarak kendisinin var olduğudur. Başka bir değişle Descartes, zihinde bazı şeylerin olduğundan ve kendisinin bu şeyleri düşündüğünden emindir. Ancak bu zihindeki şeylerin veya bilinci içerisindekilerin, nesnel bir dünyada karşılığı olduğundan emin değildir. Unamuno’nun Sis kitabındaki Augusto karakteride kendisini sorgulamaktadır. Unamuno’nun yaşattığı bu karakter yaşadığı dünyadaki düşüncelerini, söylemlerini, görüntüsünü kısacası varlığını sorgulamaktadır. Bunun sonucunda da kendi yaratıcısının yanına kadar gitme cesaretini göstermiş ve yapmıştır ancak bunun sonucunda da kendini odakladığı ölümlülük veya ölümsüzlük üzerine kendisiyle, düşünceleriyle ve bunları sözlere dökerken çevresinin söyledikleriyle çelişmiştir. Augusto varlığını sorgularken gittiği yaratıcısının yanında bizlerede Tanrı var mı? sorusunu getiriyor aklımıza bu soruyu kendimize sormadan önce inanç var mı? İnanç nedir ? gibi sorular çıkıyor karşımıza. Bunu sorgularken de din felsefesine bakmamız gerekir. Din felsefesi, basit olarak din üzerine düşünmektir. Bu felsefe disiplinini dinin kendisini, çeşitli görüntü veya biçimlerini, temel kavram ve iddialarını, felsefenin eleştirel, tutarlı, sistemli ve akla uygun incelemesinin konusu haline getirir. Augusto yaratıcısının yanına giderek onu kabul etmiş gibi gözükür ancak yanındayken Unamuno’nun onun aslında kendi yaratısından ibaret olduğunu söylemesiyle başlamıştır Augustonun son safhası Unamuno, Augustoya aslında kurgusal bir yaratık olduğunu, onun yalnızca kendi fantazilerinin ürünü olduğunu, sözde serüvenlerini ve talihsizliklerinin yazdığı öyküyü okuyan okurlarının ürünü olduğunu yalnızca bir roman yada nivola karakteri olduğunu söylemesiyle yaşamının gizemini göstemiş olduğunu düşünürken Augustonun söylediği “gerçekte ne diri ne ölü, var olamayan, kurgusal yaratık ben değilde siz olamayasınız” diyerek bu sefer onun tanrısının kendi varlığını sorgulamasına sebep olur. Burada bende kendimce varlığımdan yada söylemler üzerinden yaratıcımın varlığı üzerine düşünmekteyim. Bunun sonucunda da kendim için şunu söyliyebilirim din felsefesini kendince konu yapan ben dinin temel kurallarını, iddalarını ve tezlerini olduğu gibi kabul edemiyorum. Varlığını ve yaratanını an ve an sorgulayan insanoğlu içerisinde ben bir yandan da şunu farkettim bu dünya bir oyun alanı her dakika bir şeyler yaptığını, yapabileceğini sorgulayan bizler aslında bir kemirgenler dünyasında yaşıyoruz bir birini birşeyler uğruna yiyip bitiren ancak elinde eninde sonunda hiç bir şey olmayan olduğunu ve birşeyler başardığını sanan kısır dönğüde yaşıyan bir hemstır gibi koşturup duran bir yerlere varıcağını bir şeylerini elde edebiliceğini hatta elde ettiğini sanan varlıklarız aslında varmıyız yokmuyuz bilmediğimiz bilemiyeceğimiz bir yaşam yada onun gibi adı konulamamış düşündükçe de konulamayan bir yerdeyiz kitaptaki karakter olan Augusto gibi sonunda ölmeyi tercih de edebiliriz yada bekleyip zamanı gelince öldü dedirtebiliriz arkamızda kalan karakterlere.
Augusto kedisini sorgularken yukarıda da aklıma gelmiş olan birkaç sorunun cevabını kendisince vermiş ve sonunda da ölmüştür veya öldürtülmüştür.


Miguel De Unamuno- Sis kitabından faydalanılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder